Yolda Olmaya Değer - Alican KIZILDAŞ (Mezun)

Yolda Olmaya Değer - Alican KIZILDAŞ (Mezun)

Bismillahirrahmanirrahim. Allah’a hamd, kulu ve elçisi Hz. Muhammed’e (s.a.s) salat ve selam olsun.    

Bir yolculuk… Başlangıcına ‘’Ölüm’’ denen ama menzili ‘’Ölümsüzler Kervanı’’ olan bir yolculuk…        

Yıllar aylardan, aylar günlerden ibaret. Zaman yani. Kıymet bilinmeyen, durmaksızın giden, gidince de aranan bir servet. Geriye bakılınca hasretle, keşke diye pişman olunan bir nimet.    

Belki bir asır ancak geçmiştir. Aynı kandan ve candan bir can. Bir gece yarısı, kulakla misafir olunan bir haneden, bir dua. Bir ödül. Büyük dedesi gibi o da. Adil, samimi, ciddi, yiğit. “İlim” beden bulmuş hayatında. İlmi ile amil bir lider. Hizmetkâr bir lider. Sevgisi haşyet ile buluşan, dikkat ve rikkat sahibi bir lider. Tıpkı dedesi gibi…    

Yüzyıllar geçiyor. Geçen, giden zaman oluyor… Fakat birileri var ve onlar oldukları zamanda ‘’Beklenenler’’olarak çıkıyorlar karşımıza.  

Yine onlardan bir ölümsüz;  “Çocuklarınıza süt ile birlikte Kur’an’dan öğütler verin. Boyları büyürken, kalpleri ve bakış açıları da büyüsün…” diyordu. Cihat ve gayret ile doluydu yaşamı. İlim olmadan cihad olmazdı, ilim olmadan mücadele olmazdı. 
 Ve şöyle diyordu ölümsüz, düşmanlarının gözlerinden içeri bakarak ve kalplerine korku salarak; “Biz asla teslim olmayacağız, ya kazanırız, ya kaybederiz. Bizden sonra gelenlerle de savaşacaksınız. Bana gelince: Ben cellatlarımdan daha uzun yaşayacağım…”. İlmin, cihadın ve mücadelenin, zalimin işi olmadığını anlatıyordu resmen. Son olmayan sözlerinde dua ediyordu adeta ölümsüz, ayrıca kabul olacaktı o dua…

Bu zamana geldik. Daha düne… Mevzubahis bu ölümsüzlerin ortak özellikleri var. İsimleri… Ama sadece isimleri mi? Olamaz, olmamalı da… Bir mesaj var bu yiğitlerde. Benzeyen sadece isim ise eğer, neden yürek yangın yeri? Hayır, yetmez, yetmemeli… Hikmet ve ibret var bu yiğitlerde. Ders çıkarılacak, okullarda ders diye işlenecek ibret; kalbe nakış nakış işlenecek arz edecek hikmet var bu ölümsüzlerde. Anlarsak kazanacağımız, anlamadığımızda ise kaybedeceğiniz bir konu var burada kardeşler…

Ezelden beridir kasıtları vardı dirliğe, kıskançlıkları vardı birliğe, hasetleri vardı kardeşliğe. Zazluma zulümleri vardı, yine musallat olunmak isteniyordu. Ama unuttukları bir hakikat vardı zalimlerin: 

‘’Ol’’ diyen “Dur” da derdi. Sıfatlarınız, unvanlarınız, makamlarınız, mevkileriniz büyük olabilirdi. Ama “En Büyük” değildi…

Ve “En Büyük”ten bir görev verildi bir yiğide. Yüreğe gitti mesaj. Bu mesajı sadece anlayanlar alır, biz anlayamayız. Öncesinde bir ses “Orası senindir, namusundur…” emir değildi bu söylenen sadece, bu bir duruş, bir görevdi. Rahmet-i Rahman ödüllü. Nebi ile, salihlerle birlikte olunacak, yaşanacak, yaşlanılmayacak bir ödül.      

Kervan dedik ya hani, ölümsüzlerin olduğu o kervanda baş köşede yeri olan bir ödül. Hem de ne ödül! Kaçmazdı bu fırsat. Ve o yiğit kaçırmadı bu ödülü, nice yiğitler gibi. Dikti al bayrağı, zalimin alnının tam ortasına. Tıpkı Konstantin duvarlarına bayrağı diken Ulubatlı Hasan gibi…  

Hazreti Ömer (r.a.) ile başlayan yolculuk, ikinci Ömer (Ömer bin Abdülaziz) ile devam etti. Sonra yolculuğa alim lider Ömer Muhtar katıldı. Ve asra, tarihe ismini kanla yazdıran, gönlümüze taht kuran er oğlu er Niğdeli Ömer Halisdemir ile yolculuk devam etti, ediyor da… “Ömer”di onlar, şehid oldular.  İsimleri gibi, yolları da aynıydı. Yolda olmaya değer bir yolda.  Sırat-ı müstakim'de…
 
 Sonları da… Hayır ne sonu, son yok demiştik değil mi? Ölümsüzlere son mu olur? Allah İslam’ın birliği, dirliği ve ülkemizin bütünlüğü için şehadet şerbetini aslanlar gibi içen Ömerlerimize, Mehmedlerimize, ismini Nebi’den (s.a.s) alan Mehmetçiklerimize rahmet eylesin… Amin.  O’na emanetiz… Saygı ve hürmetlerimle…  Duada kalın.

İçeriği Paylaşabilirsiniz:

Copyright © 2020 - Ömer Çam AİHL Kültür Portalı. Tüm Hakları Saklıdır.